KABİR ZİYARETİ ADABI

 


KABİR ZİYARETİ ADABI
KABİR ZİYARETİNİN ADABI:
Ziyaretçi mezarlığa varınca yüzünü mezarlara döndürerek Peygamberimizin buyurduğu gibi şöyle selam verir.
HADİS:''Ey müminler diyarının ahalisi sizlere selam olsun. yakında bizde sizlere katılacağız. Allahtan size ve bize af dilerim.(müslim. cenaiz.104, ibni mace cenaiz.36)
HADİS: Resulullah bir defasında Medine mezarlığına uğradı ve onlardan tarafa dönerek şöyle dedi. Ey kabirler ahalisi size selam olsun Allah sizi ve bizi mağfiret etsin. Sizler bizden önce gittiniz. Bizde sizin ardınızdan geleceğiz.(tirmizi. cenaiz.59)
Kişi kabrin başından geçerken selam verirse ölüler selamını alır. O nedenle kabristandan geçerken mutlaka selam vermelidir. Esselamün aleyküm ey ehli kubur diye selam vermelidir.(gazali ihya.4-ziyaretül kubur.) HADİS: Kabir ziyareti esnasında mezarda namaz kılınmaz.. Kabirler asla mescit yapılmaz, kabre karşı namaz kılınmaz, kabirlere mum dikilmez.(müslim.cenaiz.98)
Boş yere para harcandığı için yada kabirlere tazim için buralarda mum yakılmasını Hz Peygamber yasaklamıştır. Kabrin üzerine oturmayı ve kabire basmayı da yasaklamıştır. İşte
HADİS: ''Kabrin üzerine oturmak ve mezarları çiğnemek mekruhtur.(müslim.cenaiz.33-tirmizi.cenaiz.56)
HADİS: Kabirde ziyaretle bağdaşmayan edep dışı ve boş söz söylemekten kibirlenip çalım satarak yürümekten sakınmak ve mütevazi bir durumda bulunmak gerekir.(tirmizi. cenaiz.46)
Kabristanın yaş ot ve ağaçlarını kesmek mekruhtur. Kabir yanında kurban kesmek Allah için kesilse bile mekruhtur. Hele ölü için kesmek kesinlikle haramdır şirktir. Çünkü kurban kesmek ibadettir. ibadet ise yalnız Allaha mahsustur. Kabirler Kabe tavaf eder gibi dolaşarak tavaf edilmez. Ölülerden yardım istemek ve bunun için mezar taşlarına bez mendil ve paçavra bağlamak kişiye yarar sağlamadığı gibi şirktir. Bazı kabir ve türbelerin hastalıklara şifalı geldiğine inanmak ve bunların ağaç ve toprağını kutsal saymak. İslam’ın tevhit inancı ile bağdaşmaz, şirktir. Diri veya ölü kimseleri Allahtan bir şey istemek için aracı kılmak şirktir. buna tevessül denir, şirktir.
TEVESSÜL: Vesile sayma, sarılma, sebep olma, gibi manalara gelen tevessül hedeflenen ve arzu edilen şeye ulaşmak için bir şeyi vasıta edinmek demektir. Kuran-ı kerimde ayette geçen vesile kelimesi Allaha yaklaşma vasıtası anlamında; onun vereceği sevaba kavuşturucu ve onun katında yakınlık kazandırıcı hususları ifade eder. Bunlar iyilikte ve taatte bulunmak, kötülükleri terk ile isyan hallerinden kaçınmaktır.
AYET:(Maide.35)”Ey iman edenler Allahtan korkup sakının ve ona vesile arayın, onun yolunda cihat edin, umulur ki kurtuluşa erersiniz.”
Bu ayet emir uslubu ile müminleri kendilerini Allah’ın rıza ve yakınlığına kavuşturacak hususlarda sürekli bir arayışa teşvik etmekte bu yolda fırsatları kaçırmamaya ve çareler bulup onları değerlendirmeye sevk etmektedir. İşte tevessül kelimesinin Kurandaki kavramı ve anlamı budur. Ancak aynı kelimeyi daha sonraları Kurandaki kavramıyla hiç ilgisi olmayan bir anlam yüklenmiştir. Tasavvuf kültürünün eseri olan bu yakıştırma anlama göre tevessül bir dileğin kabulu veya musibetin defi için ermişlerin türbelerini ziyaret etmek onların ruhlarından ve yatırlardan medet ummak bu maksatla onlardan dua istemek manası yüklenmiştir. Yani dualarına onları vasıta kılmak hatta onları vasıta kılmayı dua etmenin şartı haline getirmişlerdir. Halbuki Kuranda yer alan vesilenin anlamı bu değildir. Ona yaklaşmak için güzel amel işleyin ve cihat edin güzel ameliniz ve cihadınız sizi ona yaklaştıracaktır. Bunun böyle olduğunu şu hadisten anlıyoruz.
İŞLENEN GÜZEL AMEL KİŞİYİ HEM DÜNYADA HEM AHİRETTE KURTULMASINA VESİLE OLUR
HADİS: Peygamberimiz (sav) anlatıyor: Bir zamanlar 3 adam çölde giderken yağmura tutuluyorlar yağmurdan sakınmak için bir mağaraya sığınıyorlar. Fakat yağmur mağaranın üzerindeki taşın mağaranın önüne düşmesine ve mağaranın kapısının kapanmasına sebep oluyor. 3 adam ne yaptıysalar taşı oynatamıyorlar birisi diyor ki yaptığımız iyi amellerimizi vesile edersek Allah bizi kurtarır.
1. Adam şöyle dua etti: yarabbi benim yaşlı ana ve babam vardı onları kendi ellerimle sabah akşam ben yedirirdim. Fakat bir gece eve geç geldim. Ben ve çocuklarım ve hayvanlarım aç oldukları halde önce ana babamı yedirmek istedim. Fakat uyuyorlardı uyanmalarını elimde yemekle sabaha kadar bekledim aç susuz yarabbi bundan razı olduysan bizi kurtar. Kaya biraz açıldı ama bir adam geçemezdi.
2. Adam şöyle dua etti: Yarabbi benim bir çobanım vardı senelik hakkı olan iki koyunu almadan gitti bende onun koyunlarına onun için baktım yıllar sonra geldi iki koyunu istedi. Bense o iki koyundan doğan sürülerle birlikte hepsini ona verdim. Yaptığımdan razı olduysan bizi kurtar dedi. Kaya biraz daha açıldı ama yine geçecekleri kadar yoktu.
3. Adam şöyle dua etti: Yarabbi çok güzel bir kız vardı komşum bir gün geldi bana muhtaç olduğunu kendisiyle bir olmam karşılığında para ve yiyecek istedi. Bense ona dokunmadan istediğinden fazlasını verdim. Yarabbi razı olduysan bizi kurtar dedi ve kaya tamamen açıldı ve kurtuldular. ‘(bahari-müslim-riyazüssalihin)
Sayın okurlarım bu hadisi şerifte dikkat ederseniz peygamberler, evliyalar vesile edilmiyor yapılan güzel ameller vesile ediliyor. Dua ve zikir konu başlığımızda Allahtan başka kimseden yardım istenmeyeceğine dair ayetleri sıralamıştım tekrar etmek istemiyorum. Kaldı ki diyelim ki insanı vesile kastı var. Peki imansız birisinin vesile olması mümkün olmadığına göre kimin evliya olduğuna kim karar veriyor. Kimin evliya, kimin imanlı, kimin imansız olduğunu biz nereden bileceğiz. Biz karar verirsek kendimizi Allah’ın yerine koymuş olmaz mıyız? Burada ince bir ayrıntı var daha öncede söyledim dua başkaları ile paylaşılabilir. Benim için dua et denilebilir bu ayette söz edilen Allaha yaklaşmadır. Duayı paylaşma değil. Ayeti tekrar okursanız.
AYET:(Maide.35) ”Ey iman edenler Allahtan korkup sakının ve ona vesile arayın, onun yolunda cihat edin, umulur ki kurtuluşa erersiniz.”
Ayetin sonunda onun yolunda cihat edin buyruluyor. Şimdi onların anladığı gibi anlarsak Allahtan korkup sakının evliyaları vesile edin cihat edin bir anlam bozukluğu olmuyor mu? Halbuki peygamber efendimizin anladığı gibi olursa Allahtan korkup sakının Salih amellerinizi Allaha yaklaşmada vesile edin benim yolumda cihat edin bu şekilde anlam bütünlüğü var öyle değil mi? En doğrusunu Allah(cc) bilir. Şüphe yok ki Allahtan başkasına ibadet ve dua edilmesi haramdır. Ona şirk koşmak demek olup, en büyük günahtır. Yukarıda ayette geçen tevessül namazın ve öbür ibadetlerin yanı sıra kulu Allaha yaklaştıracak Salih amelleri içindir. Yoksa ibadetlerinizde ve dualarınızda Allahtan başkasını vasıta edinin demek değildir. İşte ayetler
AYET:(Mümin.65)”O Hayy olandır. Ondan başka ilah yoktur. Öyleyse dini yalnızca kendisine halis kılanlar olarak ona dua edin. Hamd alemlerin rabbine mahsustur.
AYET:(Cin.18)”Şüphesiz bütün mescitler yalnızca Allaha mahsustur. Öyleyse Allah ile beraber başka hiç kimseye dua etmeyin:
AYET:”(İsra.111)”Ve deki Hamd çocuk edinmeyen mülkte ortağı olmayan ve düşkünlükten dolayı yardımcıya da ihtiyacı olmayan Allaha mahsustur.’’
AYET:”(Ahzap.56)”Ey iman edenler sizlerde Peygambere selavat getirin ve selam getirin ” Görüldüğü gibi Allah (cc) asla vesileye geçit vermiyor.
KABİR VE TÜRBE ZİYARETİ VE ADABI
Kabir Ziyareti, erkek ve kadın Müslümanlar için menduptur. Hz. Peygamber, henüz kader inancının kökleşmediği ve cahiliye alışkanlıklarını n devam ettiği dönemde kabir ziyaretini bir ara yasaklamış, ancak bunu daha sonra serbest bırakmıştır. Hadiste şöyle buyrulur: "Size kabir ziyaretini yasaklamıştım. Artık kabirleri ziyaret edebilirsiniz” (Müslim, Cenâiz – 106)
Rasülullah (s.a.v), "Kabirleri ziyaret ediniz. Çünkü kabirleri ziyaret, size ahreti hatırlatır” buyurmuştur (İbn Mâce, Cenâiz – 47). Bu bakımdan mezarlıkların ziyaret edilmesi, bu vesileyle ölünün hatırlanması ve orada yatanlardan ibret alınması Dinimizin tavsiye ettiği hususlardandır. Ancak, kabir ve türbe ziyaretlerinde İslâm’ın özüne ve tevhit anlayışına ters düşen, itikâdî bakımdan da zararlı olan tutum ve davranışlardan uzak durmak gerekir. Bilhassa türbelerde yatan kişileri beşer üstü varlıklar olarak görmek, ilâhî kudretlerinin olduğuna inanmak, onlardan yardım dilemek tevhit dini olan İslâm’la bağdaştırılamaz.
Kabir ziyaretinde bulunan kişi, ahreti hatırlamalı, dünyanın geçici olduğunu ve bir gün kendisinin de öleceğini düşünmelidir.
Kabirlerin haftada bir gün, özellikle Cuma veya cumartesi günleri, ayrıca arefe ve bayram günleri ziyaret edilmesi iyidir. Zira Hz. Peygamber’in genellikle bu günlerde kabir ziyaretinde bulunduğuna dair rivayetler bulunmaktadır.
Kabirleri ziyaret eden kimse, kıbleye veya ölülerin yüzüne karşı dönerek " es Selâmu aleyküm yâ ehlel kubûr. Ve innâ inşâallahu biküm le-lâhikûn " (Ey kabir halkı! Allah’ın selâmı üzerinize olsun. İnşâallah biz de size (bir gün) kavuşacağız.) diyerek selamlar.
Kabir ziyaretinde bulunan, sevabını ölülere bağışlamak üzere Kur’ân-ı Kerîm okur, onlar ve kendisi için duâda bulunur. Kabrin başında yüksek sesle ağlayıp gürültü yapmak, kabrin demirlik ve taşlarını öpmek, onlara sarılıp ağlamak, bez bağlamak, mum yakmak kabir ziyaretiyle bağdaşmaz. Aynı şekilde kabir ziyaretinde kabirler çiğnenmez, üzerine oturulmaz ve yatılmaz. Ayrıca kabirlere karşı namaz kılınmaz ve ölülere adakta bulunulmaz.
Elbette ölüm nedeniyle Kur’ân okunmasının hem okuyana hem de kendisi için okunana sevaba vesile olacağı ümit edilir. Ancak bu işlemin başkasına para ile yaptırılması ve Kur’ân okuyanların da Allah rızasını değil menfaati amaçlamaları durumunda, o fiil ibadet olma niteliğini kaybeder. Ayrıca cenazenin yedinci, kırkıncı, elli ikinci gecesi gibi belli gün ve gecelere tahsis edilerek icra edilen hatim ve mevlit merasimleri hakkında da Kur’ân ve sünnete dayalı bir bilgi veya tavsiye mevcut değildir. Kabir ziyaretlerinde genellikle Yasin, Mülk, Vakıa, İhlâs, Felak ve Nâs sureleri, sonra Fâtiha ile Bakara sûresinin ilk beş âyeti okunabilir. Sevabı da cenazenin ve diğer müminlerin ruhlarına bağışlanır. Ölünün bağışlanması için duâ edilir.
KABİR ZİYARETİNİN FAYDALARI
a) İnsana ölümü ve ahireti hatırlatır ve ahireti için ibret almayı sağlar (Müslim, Cenâiz, 108; Tirmizî, Cenâiz, 59; İbn Mâce, Cenâiz, 47-48; Ahmed b. Hanbel, Müsned, I/145).
b) İnsanı zühd ve takvaya yöneltir. Aşırı dünya hırsını ve haram işlemeyi engeller. Kişiyi iyilik yapmaya yöneltir(İbn Mâce, Cenâiz, 47).
c) Salih kişilerin kabirlerini, özellikle Hz. Peygamber (asm)’in kabrini ziyaret, ruhlara ferahlık sağlar ve yüce duyguların oluşmasına yardım eder. Hz. Peygamber’in ve Allah’ın veli kullarının kabirlerini ziyaret için yolculuğa çıkmak menduptur. Bir hadis-i şerifte şöyle buyurulmuştur:
HADİS: “Kim, beni öldükten sonra ziyaret ederse, sanki hayatımda iken ziyaret etmiş gibi olur.”(Mansur Ali Nasif, et- Tâc, el-Câmiu’l-Usûl, II/190).
d) Ziyaret; insanın geçmişi, dinî kültürü ve tarihi ile bağlarının güçlenmesine yardımcı olur.
KABİR ZİYARETİNİN ÖLÜYE FAYDASI
Özellikle anne, baba diğer akraba ve dostların kabirleri, ruhları için Allah’a dua ve istiğfar etmek amacıyla ziyaret edilir. Ölüler adına yapılan hayır ve hasenâtın sevabının onlara ulaşacağı sahih hadis ve icmâ delili ile sabittir. Ölüler ziyaret edilirken, onların ruhları için Allah’a dua edilir, Kur’an okunur, yapılan iyiliklerin sevabı bağışlanır.
Kabre ağaç dikmek sevabtır. Dikilen ağaç ve bitkinin ölünün ruhundan azabın hafifletilmesine sebep olacağına dair hadisler vardır. Hristiyanların yaptığı gibi kabre çelenk götürmek mekruhtur.
Dua ve istiğfarın ölülerin ruhları için faydalı olacağına şu ayet-i kerime de delâlet eder:
AYET: “Ey Rabbimiz, bizi ve iman ile bizden önce geçmiş olanları yarlığa. İman etmiş olanlar için kalbimizde bir kin bırakma” (Haşr, 59/10).
Bu konuda varid olan pek çok hadis vardır (Ahmed b. Hanbel, Müsned, II/509; VI/252; İbn Mâce, Edeb)
ÖLÜLER KENDİLERİNİ ZİYARET EDENLERDEN HABERDAR OLURMU?
Ölüler kendilerini ziyaret edenlerden haberdar olurlar mı?
Bedir savaşında harbin sonunda Kureyş’den ölenler bir kuyuya dolduruldu. Allah Resulü onlara hitap ederek:
HADİS: “Ey filan oğlu filan ve falan oğlu falan! Allah ve Resulünün size vaad ettiklerini gerçek buldunuz mu? Ben Allah’ın bana vaad ettiğini gerçek buldum.” dedi. Hz. Ömer:
“Ey Allah’ın Resulü! Ruhsuz cesetlere nasıl hitab ediyorsunuz?” diye sorunca Peygamberimiz:
HADİS: “Benim söylediklerimi siz onlardan daha iyi duyamazsınız. Şu kadar var ki, onlar cevap veremezler.” (Müslim, Cennet, 76, 77) buyurdu.
Peygamber Efendimiz (asm) bir kabrin yanından geçerken yanındakilere
HADİS: “Selam size ey müminler yurdunun sakinleri!” diyerek selam vermelerini emir buyurmuşlardır. (Müslim, Cenaiz, 102; Ebu Davud, Cenaiz, 79; Nesâî, Taharet, 109; İbn Mace, Cenaiz, 36, Zühd, 36; Muvatta’, Taharet, 28)
HADİS: Selam anlayana verileceğine göre, ölüler kendilerini ziyaret edenleri tanıyorlar demektir. Müdakkik alimlerden birisi olarak tanınan İbn Kayyım el-Cevziyye de ölülerin özellikle cuma ve cumartesi günleri ziyaret edip dua edenlerden ve çocuklarının güzel davranışlarından duydukları sevinci nakleder. (İbn Kayyım el-Cevziyye, Kitâbu’r-Ruh, 10)
KABİR BAŞINDA KURAN OKUMAK SÜNNETTİR
Kişi kabrin başında kolayına gelen Kur’an ayetlerinden okur. Kabirde Kur’an okunması sünnettir. Çünkü Kur’an okumanın sevabı orada olanlara ulaşır. Ölü de hazır olan gibidir. Onun hakkında da Allah’ın rahmeti umulur. Kur’an okumanın peşinden kabulünü umarak ölüye dua edilir. Çünkü dua ölüye fayda verir. Kıraatin peşinden yapılan dua kabul olunmaya daha yakındır. (Vehbe Zühayli, İslam Fıkhı Ansiklopedisi, III/91-92)
Kabri ziyaret eden kimsenin Yâsin suresini okuması müstehaptır. Çünkü Hz. Enes’ten rivayet edildiğine göre, Resulullah (asm) şöyle buyurmuştur:
HADİS: “Her kim kabristana girer de Yâsin’i okur ve sevabını ölülere bağışlarsa, o gün Allah Teâlâ onların azabını hafifletir. Kendisinin de bu kabristandaki ölüler sayısınca sevabı olur.”
Yine Hz. Peygamber (asm) şöyle buyurmuştur:
HADİS: “Ölülerinize Yâsin suresini okuyun.” (İbn Mace, Sünen, Cenaiz, 24; Ebu Davud, Sünen, Cenaiz, 4)
Bir kısım Hanefîler, bu hadise dayanarak “Kişi amelinin sevabını bir başkasına bağışlayabilir, ameli -kıraat, namaz, oruç, sadaka veya hac- hangi çeşitten olursa olsun fark etmez.” (İbrahim CANAN, Kütüb-i Sitte Muhtasarı, Akçağ, 15/239) diye hükmetmişlerdir.
HADİS: Kabir ziyareti yapılırken ölünün yüzüne doğru dönülerek selam verilmeli ve dua edilmelidir. Bu esnada kabri öpmekten, yüzünü gözünü sürmekten ve etrafında dönmek (tavaf) den sakınılmalıdır. Çünkü bu gibi davranışlar bid’attır ve dinde yeri yoktur.(Gazali, İhya, 1/473; İbn Kudâme, el-Muğnî, 2/422; Şevkânî, Neylü’l-Evtâr, IV/117-120; Şeyh Ali Mahfuz, el-İbdâ, 192; Seyyid Sabık, Fıkhu’s-Sünne, 1/566; İbn Kayyım el-Cevziyye, Zâdu’l-Meâd, 1/146.)
ÖLÜYE KUR’AN OKUNABİLİR Mİ?
Kur’an-ı Kerim’in sadece bir ciheti yoktur. Bediüzzaman Hazretlerinin ifadesiyle,
“İnsana hem bir kitab-ı şeriat, hem bir kitab-ı dua, hem bir kitab-ı zikir, hem bir kitab-ı fikir, hem bütün insanın bütün hacatı maneviyesine merci olacak çok kitapları tazammun eden tek, cami bir kitab-ı mukaddestir.” (Sözler, s.340)
Yani Kur’an-ı Mübin hayatımızı tanzim eder. Allah’a olan mesuliyetlerimizi gösterir, dünyaya geliş gayemizi, neler yapmamızı, nasıl ibadet edeceğimizi öğretir ve her şeyin hikmet ve mahiyetini anlatır. Hülasa Kur’an-ı Kerim bir zikir, fikir, dua ve davet kitabıdır.
Kur’ân-ı Kerim’in tesir sahası sadece dünya ile sınırlı değildir. Onun mü’min ruhlara verdiği feyiz hayatta iken kalmaz, aynı şekilde kabir âleminde de devam eder, orada iken de ruhlarımızı şenlendirir, kabrimizde nur ve ışık olur.
Geçmişlerimizin ruhuna Kur’ân’dan nelerin okunması gerektiği hususunda Peygamberimiz (asm.) şu tavsiyelerde bulunur:
HADİS: “Yasin, Kur’ân’ın kalbidir. Onu bir kimse okur ve Allah’tan âhiret saadeti dilerse, Allah onu mağfiret buyurur. Yâsin’i ölülerinizin üzerine okuyunuz.” (Müsned, V/26)
Bunun ölü üzerine okunması tartışılmıştır. Ancak Şevkânî, birbirini takviye eden rivayetleri göz önünde bulundurarak bunun caiz ve faydalı olduğu kanaatindedir. (Azîmâbâdî, Avnu’l-Ma’bûd, III/160; Şevkânî, Neylü’l-Evtâr, IV/21; İbn Âbidin, Reddü’l-Muhtâr, 1/626; Seyyid Sabık, Fıkhu’s-Sünne, 1/502, Beyrut, 1969.)
Bu hadis-i şerif, Yasin Sûresinin hem ölüm döşeğinde olan hastaya okunmasına, hem de ölmüş mü’minlerin ruhuna bağışlanmak üzere okunabileceğine işaret etmektedir.
Hz. Ebû Bekir’in (r.a.) rivayet ettiği şu hadis-i şerif de meseleyi açıklığa kavuşturmaktadır:
HADİS: “Kim babasının veya anasının veya bunlardan birisinin kabrini cuma günü ziyaret ederek orada Yasin Sûresini okursa, Allah kabir sahibini bağışlar.” (Elmalılı, Hak Dini, Yasin Suresinin başı; Sünen-i İbni Mace Tercemesi ve Şerhi, Kahraman Yayınları: IV/273-274)
İslâm âlimleri, ölünün ruhuna Kur’ân okunduğu zaman peşinden bir dua ile ruhlarına bağışlanmasını tavsiye etmişler, Sahabiler de bu şekilde yapmışlardır. İmam-ı Beyhakî’nin bir rivayetinde, Abdullah bin Ömer’in ölülerin ruhuna Bakara Sûresinden okunabileceğini tavsiye ettiği anlatılmaktadır. (Beyhaki, IV56)
Bir Fâtiha’nın veya okunan bir Yâsin’in bütün ölülerin ruhuna aynı şekilde hiç eksilmeden nasıl ulaştığını da Bedüzzaman’dan bir nakille öğrenelim:
Fâtır-ı Hakim nasıl ki, unsur-u havayı; kelimelerin, berk (şimşek) gibi intişarlarına ve tekessürlerine (yayılma ve çoğalmalarına) bir mezraa (tarla) ve bir vasıta yapmış ve radyo vasıtasıyla bir minarede okunan ezan-ı Muhammedi (a.s.m.) umum yerlerde ve umum insanlara aynı anda yetiştirmek gibi; öyle de okunan bir Fatiha dahi, meselâ, umum ehl-i imanın emvâtına (ölülerine) aynı anda yetiştirmek için hadsiz kudret ve nihayetsiz hikmetiyle manevî âlemde, mânevî havada çok manevî elektrikleri, manevî radyoları sermiş, serpmiş; fıtri telsiz telefonlarda istihdam ediyor, çalıştırıyor.”
“Hem nasıl ki, bir lamba yansa, mukabilindeki binler aynaya, her birine tam bir lâmba olur. Aynen öyle de, Yâsin-i Şerif okunsa, milyonlar ruhlara hediye edilse, her birine tam bir Yâsin-i Şerif düşer. (Şualar, s.576)
Zaten kabirdeki yakınlarımız devamlı surette bizden yardım beklemektedir. Bizden gelecek bir dua, bir Fatiha, bir İhlâsla nefes alabileceklerini bilmektedir. Çünkü kabir o kadar çetin şartlarla iç içedir ki, en küçük bir mânevî yardım dahi onun ruhunu serinletecektir. Bir hadiste Peygamber Efendimiz (asm) şöyle buyururlar:
HADİS: “Ölen kimse kabrinin içinde boğulmak üzere olup da imdat isteyen kimse gibidir. Babasından yahut kardeşinden veya dostundan kendisine ulaşacak duayı beklemektedir. Nihayet dua kendisine ulaştığında, bu duanın sevabı ona dünya ve dünyada bulunan her şeyden daha kıymetli olur. Muhakkak ki, hayatta olanların ölüler için hediyeleri dua ve istiğfardır.” (Mişkatü’l- Mesabih)
TÜRBE ZİYARETLERİNDE DİKKAT EDİLECEK HUSUSLAR
ZİYARETÇİLERİN DİKKATİNE
İSLÂM DİNİNE GÖRE; TÜRBE VE YATIRLARA
Adak Adanmaz,
Kurban Kesilmez,
Mum Yakılmaz,
Bez – Çaput Bağlanmaz,
Taş – Para Yapıştırılmaz,
Eğilerek ve Emekleyerek Girilmez,
Para Atılmaz,
Yenilecek Şeyler Bırakılmaz,
El – Yüz Sürülmez,
Türbe ve Yatırlardan Medet – Şifa Umulmaz,
Türbelerin İçinde Yatılmaz,
Bu ve benzeri bid’at ve hurafeler Dinimizce kesinlikle yasaklanmıştır.
Ziyâretçi mezarlığa varınca yüzünü mezarlara döndürerek Peygamber Efendimiz'in öğrettiği üzere şöyle selâm verir:
HADİS: "Selâm size, ey mü’minler diyârının sâkinleri! İnşâallâh yakında biz de aranıza katılacağız. Allah’ın bizi de sizi de bağışlamasını dilerim.” (Müslim, Tahâret, 39; Cenâiz, 104)"
› Kabirde yatanlara duâ etmeli ve kendisinin de onlar gibi olacağını düşünmelidir. Ziyâret ettiği kimsenin kabrine, sanki hayattaymış da onunla konuşuyormuş gibi yüzünü dönerek yaklaşmalı ve rahatsız değilse ayakta durmalıdır. Sağlığında kendine çok yakın ise yakınına varmalı, fazla yakın değilse uzakça durarak dua etmelidir.
› Kabir ziyareti sırasında namaz kılarak oraların mescit hâline getirilmesi dinen tasvip edilmeyen bir davranıştır. Ayrıca kabre karşı namaz kılmak da mekruhtur.
HADİS: Kabirlere mum dikmek ve yakmak caiz değildir. (Muvatta, Cenâiz, 12-13)
HADİS: Kabrin üzerine oturmak ve mezarları çiğnemek mekruhtur. (Müslim, Cenâiz, 98)
HADİS: Kabristanda ziyâretle bağdaşmayan edep dışı ve malayani söz söylemekten, kibirlenip çalım satarak yürümekten sakınmak ve mütevâzî bir tavır takınmak gerekir. (Nesâî, Cenaiz, 100)
HADİS: Kabirlere, küçük ve büyük abdest bozmaktan sakınmalıdır.
HADİS: Kabristanın ağaçlarını ve yaş otlarını kesmek mekruhtur.
HADİS:Kabir yanında kurban kesmek Allâh için olsa bile mekruhtur. Hele ölünün rızâsını kazanmak ve yardımını elde etmek için kesilmesi kesinlikle haramdır. Bunun şirk olduğunu söyleyenler de vardır. Çünkü kurban kesmek ibâdettir. İbadet ise yalnız Allâh'a mahsustur.
HADİS:Kabirler Ka'be tavaf edilir gibi dolaşılıp tavaf edilmez.
HADİS:Ölülerden yardım istemek ve bunun için mezar taşlarına bez, mendil ve paçavra bağlamak kişiye bir fayda sağlamaz. Kabirdeki kişinin başkasına bizzat fayda vermeye veya bir zararı gidermeye gücü yetmez. Ancak Allâh'tan bir şey isterken sâlih zâtları vesile kılmak ve bunun için onların kabirlerini ziyâret etmek câizdir. Meselâ “HADİS: Peygamber Efendimiz hakkı için, onun hürmetine, ya Rabbî onunla Sana dua ediyorum, şu isteğimi yerine getir!” demek duaların kabulüne vesile olur. (Tir­mi­zî, De­avât, 118; İbn-i Han­bel, IV, 138)
Bunun pek câlib-i dikkat bir misâli şudur:
Resûlullâh -sallallâhu aleyhi ve sellem-'in vefâtından sonra Medîne'de şiddetli bir kıtlık olmuştu. Ahali durumu Hz. Âişe'ye şikâyet ettiler. Validemiz onlara şu tavsiyede bulundu:
HADİS: Nebiyy-i Muhterem Efendimiz'in kabri şerîfine gidin, tavanından bir pencere açın. Efendimiz ile semâ arasında bir perde kalmasın!
Böyle yaptıklarında bolca yağmur yağdı, otlar yeşerip büyüdü, develer iyice semizleşti. Hatta bu seneye “Âmu'l-fetk, bolluk senesi” ismi verildi. (Dârimî, Mukaddime, 15)
HADİS:Kabir ziyâretini özellikle cuma olmak üzere perşembe ve cumartesi günleri yapmak daha faziletlidir. Ancak diğer günlerde ziyâret de mümkün ve caizdir.
HADİS:Kabirleri gece ziyaret etmek de caizdir. Resûlullâh -sallallâhu aleyhi ve sellem- gece Cennetü'l-Bakîa'ya gidip dua etmiştir. (Müslim, Tahâret, 39; Cenâiz, 104)
PEYGAMBERİMİZİN KABRİSTAN ZİYARETİNDE YAPTIĞI DUA
Peygamber Efendimiz sık sık Bakî mezarlığına gider, ölülere selâm verir, onlara dua ederdi. Biz de zaman zaman kabristana gitmeli, yarın kendilerine komşu olacağımız kimseleri ziyaret etmeliyiz.
Hz. Peygamber, geceleri Baki’ kabristanına gelir ve
HADİS. “Müminler yurdunun sakinleri, sizlere selam olsun. İnşaallah biz de size katılacağız. Bizler ve sizler için Allah’tan afiyet dilerim; Allah’ım, Baki’ kabristanında bulunanları bağışla.” (Müslim, Cenâiz, 102) diye dua ederlerdi.
Kabir ziyaretinde bulunan kişinin ölü için dua etmesi ve Kur’an okuyarak sevabını orada bulunanların ruhlarına bağışlaması uygun olur.
Ancak, kabir ve türbe ziyaretlerinde İslam’ın özüne ve tevhid anlayışına ters düşen, itikâdî bakımdan da zararlı olan tutum ve davranışlardan uzak durmak gerekir.
Kabrin başında yüksek sesle ağlayıp gürültü yapmak, kabrin parmaklık ve taşlarını öpmek, onlara sarılıp ağlamak İslam ile bağdaşmaz.
Türbelerde yatan kişileri beşer üstü varlıklar olarak görmek; bu zatların duaları kabul ettiğine, ilâhi kudretlerinin olduğuna inanmak doğru olmadığı gibi, bir kısım ihtiyaç ve dilekleri onlara arz etmek, kendilerinden medet ummak, bu ziyaretleri dinî bir vecibe gibi telakki etmek; bez bağlamak, mum yakmak, kurban kesmek, şeker vb. yiyecek maddeleri dağıtarak onlardan yardım dilemek gibi davranışlarda bulunmak da, tevhid dini olan İslam’la bağdaşmaz. Ölen kişilerden medet ummak ve onlardan bazı şeyler beklemek iman açısından tehlikeli bir davranıştır.
Mezar ziyaretinde şu adaba dikkat etmek gerekir.
Mezar ziyareti esnasında abdestli olmaya özen gösterilmelidir.
Mezarlıkta sükuneti korumalı, fazla gürültü çıkarmalıdır.
Sonra mezarlıkta bulunan ölülere selam verilir
Onlar için hayır duada bulunulur.
Kuran-ı Kerim okunup sevabı onların ruhuna bağışlanır.
Mecbur kalmadıkça, asla mezarların üzerine basılmaz, üzerlerine oturulmaz.
Her insanın er-geç mezara gideceği düşünülerek ibret alınır.
Mezarlıkta bağırılmaz, ağlayıp feryat edilmez, orada kurban kesilmez, şenlik yapılmaz
Bunlar mezar ziyaretinin adabındandır.
KABİR ZİYARETİ NE ZAMAN YAPILMALI?
Kabirleri haftada bir gün, bilhassa cuma ve cumartesi günleri gidip ziyaret etmek erkekler için menduptur. Salih zatların kabirleri teberrük (bereketlenmek) için ziyaret edilir.
Velev ki, uzak bir yerde bulunmuş olsun, bu hususta yolculuk yapmak (yapılması uygun görülen davranıştır) menduptur. Yaşlı kadınlar da ibret almak, bereketlenmek için kabirleri ziyaret edebilirler. Bunda bir beis (sakınca) yoktur. Bir fitne korkusu olursa caiz olmaz.
KABİR ZİYARETİNDE HANGİ DUA OKUNUR?
Kabri ziyaret eden kişi ayakta kıbleye karşı veya ölünün yüzüne karşı durarak dua etmeli, şu mealdeki duayı okumalıdır:
"Essalamü aleyküm... Ey mü'minler yurdunun sâkinleri. Bizler de inşaallah sizlere kavuşacağız. Allahü Teâlâ'dan bizim ve sizin için afiyet, ahiretle ilgili korkulardan korunma ve selamet dilerim."
Resulullah Efendimiz (Salat ve selam olsun ona) Baki' kabristanını ziyaret ettiğinde böyle selam verirlerdi.
KABİR ZİYARETİNDE KUR'ÂN OKUMAK
Kabrin yanında Kur'ân okuyacak kimsenin, mezarın kenarına oturmasında -muhtar olan kavle göre- kerahet yoktur. Kabrin kenarına oturup " target="_blank" rel="noopener">Yâsîn Suresi'ni okumak pek sevaptır.
Bu yüzden Allahü Teâlâ'nın ölülerimize kolaylık vereceği, okuyana da ölüler sayısınca hasenat (sevap) ihsan buyuracağı İmamı Ali'den ve Hazret-i Enes'ten (radiyallahu anhüma) rivayet olunmuştur.
Kabirlerin üzerinde oda veya kubbe gibi şeylerin yapılması veya yazı yazılması İmamı Ebu Yusuf'a göre tahrimen (harama yakın) mekruhtur.
Âmmeye (Müslüman topluma) vakf edilmiş olan veya ölüleri defn için terk edilip kimseye ait bulunmayan bir kabristanda kabirler üzerine bina yapıp başkalarının definlerine yarayacak yerleri işgal etmek haramdır.
Mamafih ulemadan, sülahadan, sâdattan bulunan zatların kabirlerinin kaybolmaması için yanlarına taş konulmasında ve isimlerinin yazılmasında bir beis yoktur.
MEZAR TAŞLARINA AYET-İ KERİME YAZILMAMALIDIR
Ölenlerin eserlerinin kaybolmaması, mezellete duçar olmamaları için başları ucuna birer taş dikip isimlerinin yazılmasında bir beis görmeyenler vardır. Her hâl ü kârda bu taşlara âyet-i kerime yazılmamalıdır. Daha sonra taşların kırılarak yerlere düşmesi mümkündür.
Mâlikîlere göre kabir üzerine Kur'ân yazılması haramdır. Ölünün adıyla ölüm tarihinin yazılması da mekruhtur. Şafiîlere göre bunlara yazı yazmak mutlak olarak (kesinlikle) mekruhtur. Meğer ki, bir âlimin, bir sâlihin kabri olsun. Bu takdirde adını ve kendisini temyiz edecek vasfını yazmak menduptur. Hanbelîlere göre de kitabet (Kabir taşına yazı yazmak) tafsile tâbi olmaksızın mekruhtur.
Bir şahsı öldüğü ev içinde bir yere defn etmek mekruhtur. Çünkü böyle bir defin, Peygamberlere (aleyhimüsselam) mahsustur.
KABİRLERLE İLGİLİ VAZİFELERİMİZ
Kabirleri ve kabristanları güzelce korumak, temiz tutmak, ağaçlar ile süslemek, yaşayanlar için bir vazifedir.
KABRİSTANLIKLARIN KORUNMASI
Bir kabristan ne kadar eski ve tarihî olursa olsun ve kendisine artık ölü defn edilmese bile yine kabristan olarak korunmalıdır.
Böyle bir kabristanı satıp veya üzerine herhangi bir müessese vücuda getirip içinde bulunan ölülerin kemiklerini, topraklarını başka bir mezarlığa nakl etmek caiz görülmemektedir.
Ölülerin hakları da dirilerin hakları kadar, belki ondan daha ziyade mahfuzdur (korunmuştur).
Bu haklara riayet edilmesi insaniyet için bir vazifedir. Atalarının ve dedelerinin hukukuna riayet etmeyen bir nesil, kendi evlat ve torunlarından ne yüzle riayet bekleyebilir.
KABİRDE MEKRUH OLAN DURUMLAR
Kabirlerin yanında uyumak, çevrelerini kirletmek, yaş otlarını yolmak, ağaçlarını koparmak mekruhtur. Kabristandaki otlar ve ağaçlar yaş bulundukça bir tür hayata (cana) sahip demektir. Bunlar hal lisanıyla (kendi dilleriyle) Hak Teâla'yı tesbih ederler. Bu vesile ile orada yatan iman sahibi ölülerin rahmet-i ilahiyeye nail olacakları umulur.
MEZARA ÇİÇEK KONULUR MU?
Kabirlerin üzerine birkaç parça gül, reyhan gibi yaş çiçekler konulabilir. Fakat bu konuda israf edilmemesi, solup gidecek çiçeklere beyhude yere birçok paralar verilmesi doğru görülmez.
Özellikle başka milletleri (başka din mensuplarını) taklid niyetiyle olursa asla caiz olmaz

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder